BIR BOLGE NASIL TROFE BALIK MERASI HALINE GELIR

Bir Bölge Nasıl Trofe Balık Merası Haline Gelir :

BIR BOLGE NASIL TROFE BALIK MERASI HALINE GELIR

Bir balıkçı açık denizde avlandıktan sonra balıktan dönerken kötü havaya yakalanmış, geri dönüş umudu iyice zayıflayınca bir koya sığınmaya karar vermiş. Koy, balıkçıyı dalgalardan koruyacak kadar korunaklıymış. Balıkçı o koyda iki üç gün geçirip, fırtınanın geçmesini beklemiş. Açık denizde o kadar risk alarak avlanmaya çalışmasına karşılık çok fazla bir şey avlayamamış. Koyda vakit geçirirken balık hareketlerini fark etmiş. Fırtınanın geçmesini beklerken koy içinde balık avlamaya başlamış. Balıklar o kadar büyük ve bolmuş ki, adam fırtınaya şükreder hale gelmiş.

Evine döndüğünde bir ay ailesinin karnını doyuracak parayı kazanmış. Balığın bolluğunu görenler sormuş, bu balıkları nerede buldun diye. Balıkçı merasını söyler mi? “Fırtına bereketi bu” demiş. Diğerleri gülmüşler. “Canını kurtardın da, balık yakalamaya fırsatın mı oldu” diye kinayede bulunmuşlar.

BIR BOLGE NASIL TROFE BALIK MERASI HALINE GELIR

Bir Meranın Aşırı Avcılıkla Tükenişi

Balıkçı, balık avından kazandığı para bitene kadar beklemiş, balığa çıkmamış. Zamanla insanların o olayı unutmasını istemiş. Sonra kimseye görünmeden o koya gidip balık avlamış. Sonunda balıkçıyı takip eden diğerleri, balıkçının yeni bulduğu koyu keşfetmişler. Kısa zamanda koy meşhur olmuş. Hatta bazıları kalkıp o koya yerleşmişler. Bir de o koya iskele kurmuşlar. Bir süre herkes çok mutlu olmuş. Önce büyük balıklarla başlayan av çabası, büyük balıklar azalmaya başlayınca, ufak balıklara yönelmiş, sonra ufak balıklar azalmaya başlayınca, balıkçılar birer ikişer orayı terk etmeye başlamışlar.

Balıklı koy, zamanla balıksız koy olmuş. Sonra bir gün bir akıllı adam köye gelip yerleşmiş. Kendine balık lokantası açmak istiyormuş. Yer aramaya başlamış. Herkes “balık yok, o iş para getirmez kirayı ödeyemezsin” diyerek yer vermiyormuş. Akıllı adam çaresizlik ve can sıkıntısı ile dolaşırken tesadüfen bu koya yolu düşmüş. Koyu çok beğenmiş. Elindeki paranın bir kısmı ile koyu satın almak istemiş. Herkes adamla dalga geçmiş. “Balıksız koyun müstakbel balık lokantası” diye. Artık balıklı koyun, onlar için bir değeri kalmadığından, balıksız koyu akıllı adama satmışlar. Akıllı adam, koyun tapusunu ve işletme ruhsatını alıp, iskeleyi yeniden inşa ederek balık lokantasını açmış.

BIR BOLGE NASIL TROFE BALIK MERASI HALINE GELIR

Bir Meranın Tekrar Balık Yapması

Akıllı adam balık lokantasını işletmeye açmış. Balıkçılara avladıkları balıkları değerinin üzerinde para teklif ederek, balıkları ona satmaları konusunda anlaşmış. Balıkçılar avladıkları balığı ona getirmeye başlamışlar. Akıllı adam, şehirdeki arkadaşlarının yardımıyla ve çevredeki en taze balığı bulunduran işletme olarak müşteri edinmeye başlamış.

İşler bu şekilde devam ederken, akıllı adam koyu güzelleştirmeye başlamış. Koyda balık avını da yasaklamış. Bir süre sonra koydaki balık miktarında ciddi artış olmaya başlamış. Ayrıca akıllı adamın bir sırrı daha varmış. Denizdeki balıkların beslemek için lokantada oluşan yiyecek atıklarının balıklara faydalı olacak kısmını denize atarmış. Bu balıkların koya yönelmesini sağladığı gibi, balıkların hızla çoğalıp daha çabuk büyümesine yardımcı olmuş. Kolay yemek birçok ufak balığı koya çekince onları büyük balıklar takip etmiş.

Birkaç yıl içinde koy eskisinden daha fazla balık barındırır olmuş. Koyda trofe balık çoğalınca, balık lokantasında daha büyük balıklar daha çok müşteriyi doyurmaya başlamış. Akıllı adam balıkları beslemiş, onlara rahat dolaşacakları bir ortam sağlamış ve sadece trofe balıkların yetecek kadarını avlamış. Bu şekilde koyda balıklar çoğaldıkça koyun adı yine balıklı koy olmuş. Akıllı adamda balıklı koyun zengin işletmecisi olmuş.

Akıllı adam, hem güzel balık yeyip karnını doyurmak isteyen müşterilerinden elde ettiği kazançla, hem de denize attığı ekmek ve balık artıklarını yemeye gelen balıkların koydaki balık stoklarını arttırmasıyla zenginleşmiş. O denize vermiş, denizde misliyle ona vermiş. Balıkların büyüklerini belli miktarda avlamış, balığı hiç azaltmamış ve her zaman müşterisine sunacağı trofe balıkları olmuş. Balıklar daha da büyüdükçe, daha az miktarda trofe balıkla müşterisini doyurabilir olmuş.

Bir Bölge Nasıl Trofe Balık Merası Haline Gelir

Trofe Balık Merasında av Videosuhttps://youtu.be/sPvE1Lr-w5c

Bir Bölge Nasıl Trofe Balık Merası Haline Gelir

Menderes Yahşi hakkında

Menderes Yahşi: (Rehber ve dalış eğitmeni) 8 Mayıs 1962 senesinde İstanbul doğdu. İ.Ü. İktisat Fakültesini 1986 yılında bitirdi. 1989 - 1995 senelerinde bankacılık. 1995 - 2003 senesinde kurucularından olduğu Escortland Taksim'de bilgisayacılık yaptı. 2003 senesineden beri Antalya-Adrasan'da Deepfishing ve Adrasanbalik olarak, balık avı turları düzenliyor. Evli, bir çocuk babası.
Bu yazı BALIK AVI HIKAYELERI kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

BIR BOLGE NASIL TROFE BALIK MERASI HALINE GELIR için 4 cevap

  1. Ulaş der ki:

    sayın iskender abi balıkların acı çekip çekmemesi hususunda malesef bilim adamları tartışma içersinde değillerdir balıklarda omurgalı canlılardır hatta ilk omurgalı sınıfını balıklar oluşturur ve bizler gibi spinal bir corda sahiptir ve evet acı çekerler fakat ağız bölgesinden yakalanan balığın ne kadar acı çektiği konusunda belli tereddütlerim var çünkü balıklar genelde darbelerini ağız bölgesiden alırlar ve bu yüzden ciddi acılar çekeceklerini düşünmüyorum ama bu benim şahsi görüşümden ibaret bu yönde ne okuduğum bir makale mevut neden rastgeldiğim bir araştırma ama yakala bırak yöntemi elebette yakalayıp öldürmekten kat kat iyidir sadece yieeğimiz kadarını alıp geri kalanını doğaya bırakarak doğaya katkı sağlamış oluruz işin etik boyutuna değinecek olduğumuzda zaten olta balıkçılığı ile balık nufusuna ciddi bir zarar vermek çok çok zor bizler önce gırgır trol monoflament ağ tırıvırı gibi sorunları çözelim ondan sonra yakala bırak konusunu tartışmaya açarız zira sıra onlara gelene kadar memeli çiftlik hayvanları var yani varda varda bence balığın çekeceği cüzi miktarda acı balık açısından ve etik açıdan ciddi problemler içermez

    • Menderes Yahşi der ki:

      Bilim adamlarının tartışma içerisinde olduğu konusunda ısrarcıyım. Daha henüz bilim adamları BEYİN konusunda çok fazla ilerleme sağlamış değildir. Ayrıca, sizinde yazınızda belirttiğiniz gibi, olta balıkçısı balığın dudaklarında sinir sistemi zayıf derken, zıpkıncı da kendi gözlemlerine dayanarak gövde kısmında acının az olduğuna dair bir sürü örnek verebilir. Bu konuda benim de şahsen şahit olduğum bir sürü izlenim var. Tabi açı konusunda bilim adamları tartışıyor derken, “balıklar hiç acı duymaz” gibi bir düşünceyi savunuyor değiliz. Tabi ki balık da acı duyar. Ama acıyı söz konusu edene kadar halledilmesi gereken pek çok konu vardır. Bu konularda elimizden geldiği kadar çözümler üreterek yetkililerle paylaşmak konusunda kendimiz sorumlu hissetmemiz gerektiğini düşünmekteyim. Taşın altına hepimiz elimizi koymalıyız. Bu vatan hepimizin olduğu gibi, bütün canlılarda insanoğluna emanettir. Korumak ve en doğru şekilde kullanmak insanoğlunun sorumluluğundadır. Yiyelim, içelim, israf etmeyelim.

  2. Murat Atasal der ki:

    Menderes Abi Merhaba,

    Geçenlerde bir arkadaşla amatör balıkçılık sohbeti yaparken, kendisi balığı tutup tekrar salmanın aslında kendi zevkimiz için balığa acı çektirmek olduğunu, yenilmediği takdirde balığa bir çeşit işkence olduğunu ifade etti. Ayrıca, ekleyerek balıkların da sinir sisteminin olduğunu ve tekneye alana kadar geçen mücadelenin geri salınsa bile balıkta kalıcı hasarlar bırakabileceğini ifade etti.

    Bu konuda sizin fikrinizi merak ediyorum.

    Teşekkürler,

    • Menderes Yahşi der ki:

      Bu yorumu doğru değerlendirmek için kendi cümlelerini duymak isterdim. Eğer bu cümleleri bu şekilde kullanmışsa manipülasyon yaptığını düşünüyorum. Manipülasyon konusu olarak; av konusu olan bir canlının ne kadar açı çekerek beyinsel travma geçirdiği konusunu kullanmış. Balıkların sinir sistemi ve açı çekip çekmediği konusu halen daha büyük bir tartışma konusudur. Balıkların yaralanmalar karşısında gösterdiği tepkilere bakıldığında, gözlemsel olarak açı çekmediğini çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Örneğin açı çeken bir Balon Balığı 2.0 – 3.0 üçlü kancayı nasıl olur da ağzında çiklet gibi çiğneye bilir. Bazı bilim adamları balığın acı çekmediğini, savunma ve problemden kurtulmak için kaçma güdüsü ile tepki gösterdiklerini beyan etmektedir. Bence, balıkların mevcut sinir sistemleri ile bir miktarda olsa acı çekiyor olması gerekir. Ne kadar bunun aksini zıpkınla yaptığımız balık avlarında izliyor olsak bile.

      Gelelim tut bırak yöntemine. Bu yöntem balığı alıkoymaktan daha makbul ve etik bir yöntemdir. Ayrıca, balığı çoğaltıcı, gelecek nesilleri düşünen ve milli serveti arttırıcı bir yöntemdir. Bu yöntem balığın travmatik problemler yaşayabilir gerekçeleri ile eleştirilebilecek bir tarafı yoktur. Yemeyeceğin balığa dokunma kardeşim dese, kesinlikle hak veririm. Kaldı ki avcılık güdüsü ile avlanan ve avladığı avına merhamet gösterip bırakan avcı, diğer avcılardan bir kaç gömlek daha üstte, usta avcıdır. Tut bırak yöntemi ancak usta avcıların ve bilinçli insanların tercih edeceği bir av yöntemidir. Bunu batıdaki yaygın uygulamalarında açıkça görmekteyiz. Hatta bir çok balıkçılık konusunda gelişme göstermiş ve milli servetini denizcilik ve balıkçılığa dayandırmış ülkede sportif balıkçılık yaygındır. Balıklar sadece geri salınmak için avlanabilir. Yemek için alı konulamaz. Bu durum balıklarda travmatik problemlere yol açsa, aynı balıklar tekrar tekrar oltalara yakalanmazdı.

YORUMLAR (Lütfen, yorumunuz ile bize katkıda bulunun)

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.